Benim Tanıdığım Doğan Özmen
Durali Doğan'ın Kaleminden
Benim Tanıdığım Doğan Özmen
Sorgun Lisesi’nde görev yaptığım 1980’li yıllar; benim ilk yazma ve araştırmaya, Doğan Özmen Hoca’mın da ilk gazeteciliğe başladığı yıllardı.
Cengiz Topel Caddesi yokuşunda köşede “Özmen Matbaa ve Gazete” olarak kurduğu ilk iş yerinde “Sorgun Postası” adıyla bir de gazete çıkarmış, yayın yoluyla Sorgun’a ışık yaymaya başlamıştı. İlk folklor araştırmalarımı ve şiirlerimi Sorgun Postası’nda yayınladığım yıllarda hocamla sık sık görüşüyorduk.
Benim tanıdığım Doğan Özmen; öğretmendi, yöneticiydi, matbaacıydı, gazeteciydi, Sorgun’un hafızasıydı, tarihiydi ve bütün bu hasletleri kişiliğinde sentezleyen iyi bir insandı.
ÖĞRETMENDİ
O, yokluk yıllarının elleri öpülesi öğretmeniydi. Öğrencilerini; bilgi, birikim ve beceri ile donatan harika bilge bir eğitimciydi.
Sorgun Ortaokulu’nda (1966-1969) müzik derslerimize girerdi. Mandolini onunla tanıdık. Benim müzik yeteneğim yoktu ama yetenekli olan arkadaşlar ondan çok şey öğrendiler. Yetenekli olanlara yol gösterir, olmayanları da bir şekilde sınıftan geçirirdi. Bazı öğretmenler gibi” Bilmiyorsan git babayın çiftini sür” demezdi. Deseydi, bugün bu satırları yazıyor olmayacaktım.
Onun söylettiği İstiklal Marşı ile pazartesi okula başlar, cumartesi hafta sonu tatiline girerdik. Resmi bayramlar, törenler onun ti işareti ile başlardı. Akordiyon, mandolin çalar, halay çektirir, koro çalıştırır, o olmazsa bayramlar, törenler, şenlikler tatsız olurdu.
İyi bir Atatürkçü, Cumhuriyetimizin değerlerine bağlı, okuyan, sorgulayan ve yazan aydın bir insandı.
1969 yılında Sorgun Halk Eğim Merkezi’nin kurucu müdürü oldu ve 1978 yılına kadar Sorgun halk eğitim müdürlüğü yaptı. Bu alanda da güzel hizmetleri oldu.
MATBAACI VE GAZETECİYDİ
İlk matbaa kokusuyla hocamın orda tanışmıştım. Hoşuma da gitmişti. Yazılarımı, şiirlerimi götürdüğümde matbaasında uzun uzun oturur, hocamla sohbet eder, o boya kokusundan hiç rahatsız olmazdım. Sorgun Postası’nın, bir eğitimci editörün denetiminden geçtiğini, gazeteyi okuyan hemen herkes mutlaka anlardı. Haberleri; kelime ve cümleleri titizlikle seçer, tekrara düşmeden açık ve yalın olarak yazardı. O yıllarda gazeteler; kurşun harflerle diziliyor, prova baskısı alınıyor, düzeltmeler yapıldıktan sonra basılıyordu. Sorgun Postası yaklaşık 40 yıl yolculuğuna böyle devam etti. Ta ki 2020 yılında Sorgun’da yayın yapan dört gazetenin birleşip Sorgun Medya Gazetesi olarak yoluna devam etmesine kadar. Birleşmemizde, birlik ve beraberliğimizi sürdürmemizde hocamızın engin tecrübesi ve anlayışından istifade ettik. Sonra gazete ortağımız olarak hocamla sevgi, saygı ve samimiyete dayanan birlikteliğimiz sürdü gitti. Ne biz ondan ağrıdık, incidik; ne de o bizden!
SORGUN’UN HAFIZASIYDI
Doğan Hoca’m aynı zamanda Sorgun’un hafızasıydı. İlçemizde, böyle hafızamız olan kaç kişi kaldı? Yok maalesef! Doğa, kültür, arkeoloji, tarihi zenginlik şehrin hafızası olan değerleriyle yaşatılır. Sorgun’un hafızaları bir bir aramızdan ayrıldı.
Sorgun’un taşını toprağını, sokağını caddesini, soyunu sopunu karış karış bilen şiirlerinde, hikayelerinde ilmek ilmek dokuyan Salim Taşçı, Tarihçi hemşehrimiz Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Ali Ateş… bir bir aramızdan ayrıldılar. Bunlar ilk aklıma gelenler. Sağlığında kıymet vermediğimiz bu güzel insanlar güzel atlara binip gittiler.
Sorgun’un tarihi dokusu bir bir yok oldu. Eskiden yaşayan insanların ortaya koyduğu sivil mimariden, han, hamam, kıraathane, ibadethane, mektep ve sokaklarından ve mahallelerinden bir iz var mı? Artık hayatımızda bunlardan da, bunları, tarihimizi anlatacak hafızalarımızdan da yoksunuz.
Doğan Hoca’m bu şehrin hafızasının belki de son halkasıydı.
İNSANDI
Yumuşak huylu, uysal, uyumlu iyi bir insandı. İyi bir aile babasıydı.
Paranın, pulun, koltuğun esiri olmadan “Elalem ne der diye” yaşamadı, kendi inandığı gibi, insani değerlerini öne çıkararak, bir partinin değil, kendi gölgesine, kaleminin namusuna sığınarak yaşadı. Sevdi, bir o kadar da sevildi. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
Bayrağı, öğretmen oğlu Gazeteci Şahin Özmen’e devrederek bu dünyadan terk-i diyar eyledi.
Bir masaldı Doğan Hoca. Anlatıldı, bitti. Sonunda gökten üç elma düştü; biri anlatana, biri dinleyene ve üçüncüsü de masal kahramanı Doğan Hoca’ya!...”
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Durali Doğan'ın Kaleminden Benim Tanıdığım Doğan Özmen
Sorgun Lisesi’nde görev yaptığım 1980’li yıllar; benim ilk yazma ve araştırmaya, Doğan Özmen Hoca’mın da ilk gazeteciliğe başladığı yıllardı.
Cengiz Topel Caddesi yokuşunda köşede “Özmen Matbaa ve Gazete” olarak kurduğu ilk iş yerinde “Sorgun Postası” adıyla bir de gazete çıkarmış, yayın yoluyla Sorgun’a ışık yaymaya başlamıştı. İlk folklor araştırmalarımı ve şiirlerimi Sorgun Postası’nda yayınladığım yıllarda hocamla sık sık görüşüyorduk.
Benim tanıdığım Doğan Özmen; öğretmendi, yöneticiydi, matbaacıydı, gazeteciydi, Sorgun’un hafızasıydı, tarihiydi ve bütün bu hasletleri kişiliğinde sentezleyen iyi bir insandı.
ÖĞRETMENDİ
O, yokluk yıllarının elleri öpülesi öğretmeniydi. Öğrencilerini; bilgi, birikim ve beceri ile donatan harika bilge bir eğitimciydi.
Sorgun Ortaokulu’nda (1966-1969) müzik derslerimize girerdi. Mandolini onunla tanıdık. Benim müzik yeteneğim yoktu ama yetenekli olan arkadaşlar ondan çok şey öğrendiler. Yetenekli olanlara yol gösterir, olmayanları da bir şekilde sınıftan geçirirdi. Bazı öğretmenler gibi” Bilmiyorsan git babayın çiftini sür” demezdi. Deseydi, bugün bu satırları yazıyor olmayacaktım.
Onun söylettiği İstiklal Marşı ile pazartesi okula başlar, cumartesi hafta sonu tatiline girerdik. Resmi bayramlar, törenler onun ti işareti ile başlardı. Akordiyon, mandolin çalar, halay çektirir, koro çalıştırır, o olmazsa bayramlar, törenler, şenlikler tatsız olurdu.
İyi bir Atatürkçü, Cumhuriyetimizin değerlerine bağlı, okuyan, sorgulayan ve yazan aydın bir insandı.
1969 yılında Sorgun Halk Eğim Merkezi’nin kurucu müdürü oldu ve 1978 yılına kadar Sorgun halk eğitim müdürlüğü yaptı. Bu alanda da güzel hizmetleri oldu.
MATBAACI VE GAZETECİYDİ
İlk matbaa kokusuyla hocamın orda tanışmıştım. Hoşuma da gitmişti. Yazılarımı, şiirlerimi götürdüğümde matbaasında uzun uzun oturur, hocamla sohbet eder, o boya kokusundan hiç rahatsız olmazdım. Sorgun Postası’nın, bir eğitimci editörün denetiminden geçtiğini, gazeteyi okuyan hemen herkes mutlaka anlardı. Haberleri; kelime ve cümleleri titizlikle seçer, tekrara düşmeden açık ve yalın olarak yazardı. O yıllarda gazeteler; kurşun harflerle diziliyor, prova baskısı alınıyor, düzeltmeler yapıldıktan sonra basılıyordu. Sorgun Postası yaklaşık 40 yıl yolculuğuna böyle devam etti. Ta ki 2020 yılında Sorgun’da yayın yapan dört gazetenin birleşip Sorgun Medya Gazetesi olarak yoluna devam etmesine kadar. Birleşmemizde, birlik ve beraberliğimizi sürdürmemizde hocamızın engin tecrübesi ve anlayışından istifade ettik. Sonra gazete ortağımız olarak hocamla sevgi, saygı ve samimiyete dayanan birlikteliğimiz sürdü gitti. Ne biz ondan ağrıdık, incidik; ne de o bizden!
SORGUN’UN HAFIZASIYDI
Doğan Hoca’m aynı zamanda Sorgun’un hafızasıydı. İlçemizde, böyle hafızamız olan kaç kişi kaldı? Yok maalesef! Doğa, kültür, arkeoloji, tarihi zenginlik şehrin hafızası olan değerleriyle yaşatılır. Sorgun’un hafızaları bir bir aramızdan ayrıldı.
Sorgun’un taşını toprağını, sokağını caddesini, soyunu sopunu karış karış bilen şiirlerinde, hikayelerinde ilmek ilmek dokuyan Salim Taşçı, Tarihçi hemşehrimiz Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Ali Ateş… bir bir aramızdan ayrıldılar. Bunlar ilk aklıma gelenler. Sağlığında kıymet vermediğimiz bu güzel insanlar güzel atlara binip gittiler.
Sorgun’un tarihi dokusu bir bir yok oldu. Eskiden yaşayan insanların ortaya koyduğu sivil mimariden, han, hamam, kıraathane, ibadethane, mektep ve sokaklarından ve mahallelerinden bir iz var mı? Artık hayatımızda bunlardan da, bunları, tarihimizi anlatacak hafızalarımızdan da yoksunuz.
Doğan Hoca’m bu şehrin hafızasının belki de son halkasıydı.
İNSANDI
Yumuşak huylu, uysal, uyumlu iyi bir insandı. İyi bir aile babasıydı.
Paranın, pulun, koltuğun esiri olmadan “Elalem ne der diye” yaşamadı, kendi inandığı gibi, insani değerlerini öne çıkararak, bir partinin değil, kendi gölgesine, kaleminin namusuna sığınarak yaşadı. Sevdi, bir o kadar da sevildi. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
Bayrağı, öğretmen oğlu Gazeteci Şahin Özmen’e devrederek bu dünyadan terk-i diyar eyledi.
Bir masaldı Doğan Hoca. Anlatıldı, bitti. Sonunda gökten üç elma düştü; biri anlatana, biri dinleyene ve üçüncüsü de masal kahramanı Doğan Hoca’ya!...”
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.