Salim Taşcı
Köşe Yazarı
Salim Taşcı
e
 

KURDELELİ KAPILAR

Salim Taşçı Mıhtatların Alpaslan askeriye de çavuş olmuş, terzi Kaşifle, Etabağın Memmet kumaş almak için İstanbul’a gitmişler… Dıngıllının Mahmut yeni palto almış… Alazın Zahir askere gitmiş… Avdis Vabis araba almış… Bektaşların Mersedes kapkaçtısı gelmiş… Salliynen, topuç kavga etmiş. Esan Çetin Yozgat’da encümen olmuş… Pinti Refik maden bulmuş… Alişar Kasap Nuri’yi vurmuş… İşte herkesin ne yaptığından herkesin haberdar olduğu Sorgun kasabası… Eğrice de, at yarışlarında, Perşembe pazarında nüfusun arttığı diğer günlerde tenha, bir mahallede davulun sesinin öbür mahalleden duyulduğu yıllar… Toru topu 2.500 “Büyük köhne” diye anıldığı zamanlar… Birisi bir yere gittiği zaman kapılarda kilit yoktur. Ya ne vardır? Kurdele… Renk renk… Kimi beyaz, kimi sarı ve de mavi… kapılar kurdeleyle bağlanır kilit görevi yerine getirilir… O da kedi, köpek girmesin  diye yapılır. Hırsızlık yoktur. Kimse kimsenin kapısına göz ucuyla bile bakmaz, bireyler, haneler huzur içerisinde yaşarlar… Harman yerlerinde seklemler açık alanda bırakılır gece bekçilik yapmayı kimse düşünmez… Bahçeler, bostanlar Allah’a emanet edilir, hiçbir hanede vukuu bulmazdı… Saniş halanın boduları başı boş gezer kimsede elleşmezdi… Güzün hayvanlar başı boş bırakılır, gece karanlık çökmeden hanelere telefsiz gelirlerdi… X          X          X Şıkırdım gibi yıldızlar oynaşır durur, ay bağdaş kurup kasabanın üstüne otururdu… Gök aydınlık aşağısı karanlıktı… Hanelerde lamba ve idarelerle sabah beklenirdi… Mevsimlerimiz güzeldi, İlkbahar başka Sonbahar başka bir güzellik yaşatırlardı… Saatin en güzelini alırsınızda, zamanı asla almak mümkün olamaz. Ancak hafızada geriye sararsın, bu satırların yazarı gibi… Bak işte karşıdan kelapışın camuzları geliyor, aha şu gidende uzun Hasan’ın yaylısı… Yanımdan fırt diye geçende Bektaşların Cihat emminin cipi… Saniye’nin kamyon Ahmet’de çarşı ekmeği almış gidiyor… Sindilinin Fadik abla “Osman” diye çığırıyor. Öğretmen Ahmet Çetiner’le, Doğan Özmen gazete okuyorlar… Gurulan Osman cigara sarıyor… Cırın İsmail asma buduyor, Cubbulinin Memili yeni koyunlar almış… Noktalının Hacı Bekir’in Hüseyin güreşe başlamış… Arkdan su alma sırası Dağlı’nın Hasan’ınmış… Yüceller’in Rauf veteriner mektebini kazanmış… Savur hele hafıza savur, hele nerde durursun bilememde eşşekten düşüp soluğumun kesildiğini unutamam… Hey gidi Sorgun hey…
Ekleme Tarihi: 16 Kasım 2022 - Çarşamba

KURDELELİ KAPILAR

Salim Taşçı

Mıhtatların Alpaslan askeriye de çavuş olmuş, terzi Kaşifle, Etabağın Memmet kumaş almak için İstanbul’a gitmişler… Dıngıllının Mahmut yeni palto almış… Alazın Zahir askere gitmiş… Avdis Vabis araba almış… Bektaşların Mersedes kapkaçtısı gelmiş… Salliynen, topuç kavga etmiş. Esan Çetin Yozgat’da encümen olmuş… Pinti Refik maden bulmuş… Alişar Kasap Nuri’yi vurmuş… İşte herkesin ne yaptığından herkesin haberdar olduğu Sorgun kasabası… Eğrice de, at yarışlarında, Perşembe pazarında nüfusun arttığı diğer günlerde tenha, bir mahallede davulun sesinin öbür mahalleden duyulduğu yıllar… Toru topu 2.500 “Büyük köhne” diye anıldığı zamanlar…

Birisi bir yere gittiği zaman kapılarda kilit yoktur. Ya ne vardır? Kurdele… Renk renk… Kimi beyaz, kimi sarı ve de mavi… kapılar kurdeleyle bağlanır kilit görevi yerine getirilir… O da kedi, köpek girmesin  diye yapılır. Hırsızlık yoktur. Kimse kimsenin kapısına göz ucuyla bile bakmaz, bireyler, haneler huzur içerisinde yaşarlar… Harman yerlerinde seklemler açık alanda bırakılır gece bekçilik yapmayı kimse düşünmez… Bahçeler, bostanlar Allah’a emanet edilir, hiçbir hanede vukuu bulmazdı… Saniş halanın boduları başı boş gezer kimsede elleşmezdi… Güzün hayvanlar başı boş bırakılır, gece karanlık çökmeden hanelere telefsiz gelirlerdi…

X          X          X

Şıkırdım gibi yıldızlar oynaşır durur, ay bağdaş kurup kasabanın üstüne otururdu… Gök aydınlık aşağısı karanlıktı… Hanelerde lamba ve idarelerle sabah beklenirdi… Mevsimlerimiz güzeldi, İlkbahar başka Sonbahar başka bir güzellik yaşatırlardı… Saatin en güzelini alırsınızda, zamanı asla almak mümkün olamaz. Ancak hafızada geriye sararsın, bu satırların yazarı gibi… Bak işte karşıdan kelapışın camuzları geliyor, aha şu gidende uzun Hasan’ın yaylısı… Yanımdan fırt diye geçende Bektaşların Cihat emminin cipi… Saniye’nin kamyon Ahmet’de çarşı ekmeği almış gidiyor… Sindilinin Fadik abla “Osman” diye çığırıyor. Öğretmen Ahmet Çetiner’le, Doğan Özmen gazete okuyorlar… Gurulan Osman cigara sarıyor… Cırın İsmail asma buduyor, Cubbulinin Memili yeni koyunlar almış… Noktalının Hacı Bekir’in Hüseyin güreşe başlamış… Arkdan su alma sırası Dağlı’nın Hasan’ınmış… Yüceller’in Rauf veteriner mektebini kazanmış… Savur hele hafıza savur, hele nerde durursun bilememde eşşekten düşüp soluğumun kesildiğini unutamam…

Hey gidi Sorgun hey…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sorgunmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.