Durali Doğan
Köşe Yazarı
Durali Doğan
b
 

BİR OLUN , BİRLİK OLUN

BİR OLUN , BİRLİK OLUN Durali Doğan Benim köyümde –Duralidayılı- biz küçükken ailemiz bize “ Sakın Alevi –Kızılbaş” demeyin. Komşumuz Bağlarbaşı köyü Alevi. Onlar duymasın, incinirler” diye sıkı sıkı tembihlerlerdi. Yine bu tembih aklımda kalmış olacak ki; 1990 yılında yazmış olduğum “Bütün Yönleriyle Sorgun” kitabında Alevi köylerden bahsederken , bu köylerin “Alevi” olduğunu yazmadım, saygısızlık olur diye. Sonra Aleviler kendi kimlikleri ile hitap edilmesinden rahatsız olmadıklarını beyanla, 1995 ve 2011’de yazdığım iki Sorgun kitabında da köylerin tarihçesinde Alevi köyü olduklarını açık açık belirttim. Bağlarbaşı köyünde cami yoktu. Her Cuma günü bu köyden vatandaşlar topluca Cuma namazlarını gelir, bizim köyün camisinde kılarlardı. Bağlarbaşılı Aşık Hüseyin Çavuş,  Alevi olsun, Sünni olsun bütün düğünlerin baş misafiri idi. Onun sazı, onun sözü olmadan düğün- dernek olmazdı. Alevi kardeşlerimizin önemli hasletlerinin başında vatan, millet ve bayrak sevgisi gelir. Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hepimizin sevdiği gibi onlar da çok severler. Alevi –Sünni kardeşliğini tarihten bir yaprak çevirerek anlatalım: Kırımlı Veli ile Tulumlu Mehmed Çavuş’un hikayesi... Kıssadan, hisse çıkarmak için. Ne masal şey demeyenler için... Her ikisi de Çanakkale’den Kafkas cephesine, Garp Cephesinden, Milli Mücadele’ye... Cepheden cepheye koşan iki kahraman gazi... Cephe arkadaşlığı, dostluk, kardeşlik...Veli Efendi Yozgat Kırım köyünden Sünni, Mehmed Çavuş ise Sorgun’un Tulum köyünden Alevi... Birbirlerini zaman zaman ziyaret ederler, hal-hatır sorarlar, hasret giderirlermiş... Aradan geçen yıllar bu iki gazinin dost ve arkadaşlığını aşındırmamış, tersine çok perçinlemiş... Yine bir gün Tulumlu Mehmed Çavuş ailecek Veli Efendi’yi ziyarete gider. Veli Efendi’nin tüm aile efradının olduğu bir ortamda geçmişten savaş hatıraları anlatılır, güne gelinir. Sohbet uzar gider. Her ikisi de çocuklarına, torunlarına Alevi- Sünni kardeşliğini ballandıra ballandıra anlatırlar. Derler ki: “İki dost, iki arkadaş, iki Gazi olarak cepheden cepheye koştuk. Beraber olduk. Ekmeğimizi paylaştık, birbirimize arka olduk, dost olduk. Yedi düvel-i muazzamaya karşı harp ederken onlar bizi Alevi- Sünni diye ayırt etmedi, hepimizin harim-i namusuna saldırdılar. Biz ne yaptık. Birlikte karşı koyduk. Veli de karşı koydu, Mehmed’de, Hasan’da, Ali de...Bir yaşadık, bir öldük....Siz de öyle yapın evlatlar... Bir olun, birlik olun, parçalanıp düşmana yem olmayın. Bizim gibi düşünmez iseniz hakkımız size haramdır, böyle bilesiniz!..” Sözü Aşık Veysel ile bitirelim: Yezit nedir, ne kızılbaş Değil miyiz hep bir kardaş Bizi yakar bizim ataş Söndürmektir tek çaresi
Ekleme Tarihi: 13 Haziran 2022 - Pazartesi

BİR OLUN , BİRLİK OLUN

BİR OLUN , BİRLİK OLUN
Durali Doğan
Benim köyümde –Duralidayılı- biz küçükken ailemiz bize “ Sakın Alevi –Kızılbaş” demeyin. Komşumuz Bağlarbaşı köyü Alevi. Onlar duymasın, incinirler” diye sıkı sıkı tembihlerlerdi.
Yine bu tembih aklımda kalmış olacak ki; 1990 yılında yazmış olduğum “Bütün Yönleriyle Sorgun” kitabında Alevi köylerden bahsederken , bu köylerin “Alevi” olduğunu yazmadım, saygısızlık olur diye. Sonra Aleviler kendi kimlikleri ile hitap edilmesinden rahatsız olmadıklarını beyanla, 1995 ve 2011’de yazdığım iki Sorgun kitabında da köylerin tarihçesinde Alevi köyü olduklarını açık açık belirttim.
Bağlarbaşı köyünde cami yoktu. Her Cuma günü bu köyden vatandaşlar topluca Cuma namazlarını gelir, bizim köyün camisinde kılarlardı.
Bağlarbaşılı Aşık Hüseyin Çavuş,  Alevi olsun, Sünni olsun bütün düğünlerin baş misafiri idi. Onun sazı, onun sözü olmadan düğün- dernek olmazdı.
Alevi kardeşlerimizin önemli hasletlerinin başında vatan, millet ve bayrak sevgisi gelir.
Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hepimizin sevdiği gibi onlar da çok severler.
Alevi –Sünni kardeşliğini tarihten bir yaprak çevirerek anlatalım:
Kırımlı Veli ile Tulumlu Mehmed Çavuş’un hikayesi...
Kıssadan, hisse çıkarmak için. Ne masal şey demeyenler için...
Her ikisi de Çanakkale’den Kafkas cephesine, Garp Cephesinden, Milli Mücadele’ye...
Cepheden cepheye koşan iki kahraman gazi...
Cephe arkadaşlığı, dostluk, kardeşlik...Veli Efendi Yozgat Kırım köyünden Sünni, Mehmed Çavuş ise Sorgun’un Tulum köyünden Alevi...
Birbirlerini zaman zaman ziyaret ederler, hal-hatır sorarlar, hasret giderirlermiş...
Aradan geçen yıllar bu iki gazinin dost ve arkadaşlığını aşındırmamış, tersine çok perçinlemiş...
Yine bir gün Tulumlu Mehmed Çavuş ailecek Veli Efendi’yi ziyarete gider. Veli Efendi’nin tüm aile efradının olduğu bir ortamda geçmişten savaş hatıraları anlatılır, güne gelinir. Sohbet uzar gider. Her ikisi de çocuklarına, torunlarına Alevi- Sünni kardeşliğini ballandıra ballandıra anlatırlar.
Derler ki:
“İki dost, iki arkadaş, iki Gazi olarak cepheden cepheye koştuk. Beraber olduk. Ekmeğimizi paylaştık, birbirimize arka olduk, dost olduk. Yedi düvel-i muazzamaya karşı harp ederken onlar bizi Alevi- Sünni diye ayırt etmedi, hepimizin harim-i namusuna saldırdılar. Biz ne yaptık. Birlikte karşı koyduk. Veli de karşı koydu, Mehmed’de, Hasan’da, Ali de...Bir yaşadık, bir öldük....Siz de öyle yapın evlatlar... Bir olun, birlik olun, parçalanıp düşmana yem olmayın. Bizim gibi düşünmez iseniz hakkımız size haramdır, böyle bilesiniz!..”
Sözü Aşık Veysel ile bitirelim:
Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sorgunmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.