SENİ ALLAH MI GÖNDERDİ
Durali Doğan
Yurdumuzun düşman işgalinden kurtuluşunu müjdeleyen “Bu yıl 103. Yıldönümünü kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı” tarihimize damgasını vurmuş eşsiz bir kahramanlık örneğidir.
Bu zafer birçok kahramanlık hikayeleri ile doludur.
26 Ağustos sabahı Büyük Taarruz başladığında yarım saat süren topçu atışı ve üzerine 10 dakika süren tahrip atışından sonra Yunan askeri kaçmaya başlıyor. Bu sırada Fevzi Çakmak ve Mustafa Kemal Atatürk arasında şu diyalog geçiyor:
Fevzi Çakmak:
-Kemal taarruz emrini ver. Sür askeri.
Mustafa Kemal Atatürk:
- Abi bekle.
Fevzi Çakmak:
-Kemal tarihi bir fırsat kaçırıyorsun, taarruz emrini ver.
Mustafa Kemal Atatürk:
-Abi bekle.
15 dakika sonra ise Yunan askeri kaçarken siperlerden saatli bombalar patlamaya başlıyor. . ÇAtatürk, Fevzi Çakmak söylediğinde taarruz emrini verseydi saatli bombalarla Türk askeri parçalanacaktı. Hikayenin sonunda ise Fevzi Çakmak, 30 Ağustos’tan sonra Atatürk’e ‘Seni bu milletin başına Allah mı gönderdi?’ diyor
ÇAY ZİYAFETİ
1922 yılının haziran ayında, Büyük Taarruz öncesi son kontrolleri yapan Atatürk, taarruz planını önce Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa ile paylaşmıştı. Atatürk’ün taarruz planı, askeri gücümüzün büyük çoğunluğunu düşman cephesinin dış yanında ve etrafında toplayarak düşmanı yok etmekti. 27- 28 Temmuz’da Akşehir’de yapılan toplantıda, 15 Ağustos’a kadar hazırlıkların tamamlanmasına karar verildi.
Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 20 Ağustos 1922 tarihli nüshasında ‘Çay Ziyafeti’ başlık bir haber yayımlandı. Atatürk’ün köşkte bir çay ziyafeti vereceği ilan edildi. Herkes onun çay ziyafeti vermesini beklerken o Büyük Taarruz’u başlatmak üzere Ankara’dan ayrıldı.
Taarruz planı o kadar gizliydi ki Atatürk, Zübeyde Hanım’a bile çay ziyafeti vereceğini söylemişti:
Sefer kıyafetlerimi giyerek anneme veda için odasına gittim. Elini öptüm, izin istedim. ‘Nereye?’ dedi. ‘Çay ziyafetine’ dedim. ‘Bu kıyafet ziyafete mahsus değil’ dedi.
Biz gittikten, saatler geçtikten sonra meraklanmış, Merkez Kumandanı’nı çağırtmış. ‘Nerede benim oğlum?’ ‘Efendim, çay ziyafetine gitti.’ ‘ Hayır, çay ziyafetine gitmedi. Ben biliyorum, o savaşa gitti. Bir kâğıt kalem getirin, benden ona bir mektup yazın.’
Zübeyde Hanım, cepheye gittiğini bildiği oğlunun azmini kuvvetlendirmek için şu mektubu göndermişti: “Oğlum, seni bekledim. Dönmedin. Çay ziyafetine gideceğini söyledin. Ama ben biliyorum, sen cepheye gittin. Sana dua ettiğimi bilesin. Harbi kazanmadan dönme. Annen.
Zaferle sonuçlanan bir harekât gerçekleştiren Atatürk ve silah arkadaşlarının insanüstü çabasıydı bu.
30 Ağustos’ta düşman tamamen çembere alındı ve imha harekâtı başladı. 31 Ağustos sabahı Yunan ordusunun büyük bir kısmı imha edilmiş, birçok Yunan askeri esir alınmış, birçoğu da İzmir’e doğru kaçmaya başlamıştı.
***Fırıldak İnsanlardan Uzak Durmak
Rasim Doğan
Hayat yolculuğunda karşımıza türlü insanlar çıkıyor. Kimi yüzümüze gülüp arkamızdan konuşuyor, kimi makamı onurundan üstün tutuyor. Bir de çıkarı için günde bin yalan söyleyip her duruma göre şekil alanlar var. İşte bu “fırıldak” insanlardan uzak durmak, insanın kendi huzurunu koruması adına büyük bir erdemdir.
Sokrates’in dediği gibi, “Kendini bulmak istiyorsan, önce kendin gibi olmayı öğren.” Yüzüne başka, arkandan başka görünen insanlardan geriye sadece güvensizlik kalır. Makamı uğruna onurunu feda eden birinden ise sadakat beklemek beyhude olur. Montaigne’in ifadesiyle, “Onurlu bir kayıp, onursuz bir kazançtan iyidir.”
Çıkar uğruna eğilip bükülen, yalana sarılan kişilerin dostluğu da geçicidir. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi, “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Hayatı fırıldak gibi her yöne dönenlerden uzak tutmak, insanın gönlünü de zihnini de temizler.
Sonuç olarak; gerçek dostluk ve güven hiçbir makamla, hiçbir menfaatle ölçülmez. İnsanı insan yapan koltuğu değil, karakteridir. Bu yüzden çevremizi seçerken, samimiyetle bakan, doğrulukla yaşayan insanlarla gönül birliği kurmak gerekir. Çünkü Konfüçyüs’ün dediği gibi, “Hatasını düzelten, en büyük erdemi kazanır.” Dürüst, onurlu ve özü sözü bir insanlarla yol yürüyenlerin kazancı ise daima huzur ve güven olacaktır.